Çevre mühendisleri: İstanbul'da 31 ekolojik yıkım projesi var

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nin '2023 İstanbul Çevre Durumu Raporu'nda, "İstanbul'da 3'üncü Köprü, Kuzey Marmara Oto Yolu, 3'üncü Havalimanı gibi kamu-özel iş birliği adı altında 31 adet ekolojik yıkım projesinin bir kısmı tamamlandı, bir kısmı ise yenileri ilave edilerek devam etmektedir" denildi.


Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, 5 Haziran 2023 Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası dolayısıyla hazırladığı ‘2023 İstanbul Çevre Durumu Raporu'nu açıkladı. Raporda, Yale Üniversitesi tarafından yayınlanan 2022 yılı verilerine göre, Türkiye, Çevresel Performans Endeksi’nde, 180 ülke arasında 172’nci, Ekosistem Canlılığı’nda 176’ncı ve İklim Değişikliği Azaltılması’nda 166’ncı sırada yer aldığı hatırlatıldı. Raporda, 10 yıllık değişim trendinin de olumsuz yönde devam ettiği vurgulandı.

“BARAJLARDA SU SEVİYELERİ AZALDI”

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri Zeynep Karamanlı, İstanbul’da başlatılan ve bir kısmı tamamlanan mega projelerin kentin ekolojik sistemde tahribata yol açtığını vurgularken raporla ortaya konan bulgulara ilişkin özetle şunları söyledi:

* “2023 yılında Melen su sisteminden yaklaşık 300 milyon metreküp, Yeşilçay Regülatörü’nden 54 milyon metreküp su temin edilirken, yağışsız geçen aylarda kent içi barajlarda su seviyeleri azalmıştır. 2023 yılı başından itibaren günlük su ihtiyacının neredeyse tamamı Melen ve Yeşilçay su sisteminden sağlanmakta olup bu miktar 352 milyon metreküp mertebesindedir, yani 2022 yılının tamamında kente iletilen su miktarından daha yüksek miktardadır.

“İSKİ'NİN TÜKETTİĞİ ELEKTRİK ENERJİSİNİN YÜZDE 75'İ SU ARITMA TESİSLERİNDE KULLANILIYOR”

* İSKİ tarafından tüketilen elektrik enerjisinin yaklaşık yüzde 75'lik kısmı (1 milyar 159 milyon 574 bin 811 kw/yıl) içme suyu tesislerinde (ham su, arıtma tesisleri ve temiz su terfileri) kullanılmaktadır. Kente uzak havzalardan su temini, enerji tüketimini dolayı ile maliyeti artırmaktadır. Kent içi havzaların yapılaşmaya açılması, İstanbul'u başka kentlerin su havzalarına muhtaç hale getirdiği gibi yaşam hakkı, suyun yüksek maliyeti, kent halkına yüklenmektedir. Melen Barajı’ndaki gecikme ise kentin su riskini dahada arttırmaktadır.
 

“İNSAN VE ÇEVRE SAĞLIĞINI TEHDİT ETMEKTEDİR”

* 2022 yılı verileri ile İstanbul; Kömürcüoda Düzenli Depolama Sahası’nda 2,1 milyon ton Seymen Düzenli Depolama Sahası’nda 2,1 milyon ton, Odayeri Düzenli Depolama Sahası’nda 371 bin ton depolanmıştır. Kent içinde toplanan 4,5 ton evsel nitelikli katı atık, ortalama 65-70 km yol kat ederek depolama sahasına iletilmektedir, bu durum maliyeti yükselttiği gibi yakıt tüketiminden kaynaklanan kirleticiler de insan ve çevre sağlığını tehdit etmektedir. İstanbul'da 2022 yılında 31 bin 441 ton tıbbi atık toplanmıştır. Kompost Üretim Tesisi’nde 14 bin 971 ton kompost üretimi gerçekleştirilmiştir.

“İSTANBUL’DA ARAZİ YÖNETİMİNE İHTİYAÇ VAR”

* Toprak kaynaklı çevre kirliliğinin önlenmesi, insan sağlığına olası zararlarının önüne geçilmesi, çölleşmenin önlenmesi ve tarım alanlarının sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için toprağın rehabilitasyonu ve sürdürülebilirliği ile arazi yönetimine ihtiyaç bulunmaktadır. İstanbul'da çevre sorunları sıralaması yapıldığında su kirlenmesi birinci sırada yer alırken, toprak kirliliği altıncı sırada yer almaktadır. İstanbul'da sanayinin yoğun olduğu Organize Sanayi Bölgeleri dahil birçok tesis ve fabrika toprak kirliliği açısından faaliyet gereği potansiyel şüpheli saha durumundadır. Ayrıca Organize Sanayi Bölgeleri'nde işletmelerin iç içe olması kirlenen toprağın komşu işletmelere taşınması olasılığını artırmaktadır. 2020 yılında yapılan denetimlerde şüpheli saha denetimi sayısı 129, 2021 yılında ise 113'tür.

“İSTANBUL’UN HAVA KALİTESİ İÇİN BİR ÇALIŞMA YAPILMAMIŞ”

* 2022 yılında İstanbul hava kalitesinin iyileştirilmesi yönünde çalışmaların yapılmadığı anlaşılmaktadır. İstanbul'daki mevcut hava kirliliğini tanımlayacak pek çok parametreye ait veriler bulunmamaktadır. Yorum yapacak yeterli veriye sahip olamasak da en genel anlamı ile eldeki ölçümler İstanbul'da sağlıklı bir yaşam için solunamayacak bir havanın var olduğunu göstermektedir.

“GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ PLANSIZ KENTLEŞMENİN GETİRDİĞİ ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ”

* İstanbul'da gürültü ölçümleri verileri incelendiğinde nüfusunun önemli bir kısmının endüstri ve ulaşımdan kaynaklanan gürültü kirliliğinin baskısı altında yaşadığı anlaşılmaktadır. Özellikle son yıllarda artan inşaat çalışmalarından kaynaklanan gürültü kentin hemen her noktasında kendisini göstermektedir. Gürültü kirliliği, plansız kentleşmenin getirmiş olduğu sorunların en önemli sonuçlarından birisi olarak ortaya çıkmaktadır. Başta İstanbul olmak üzere ülkenin büyük şehirleri kontrolsüz göç almış, bu durum plansız kentleşmeye yol açmıştır.

“MEGA PROJELERİN ETKİSİ ALTINDA EKOLOJİK TAHRİBAT MEYDANA GELDİ”

* İstanbul'da 2013 yılından itibaren 3. Köprü, Kuzey Marmara Oto Yolu, 3. Havalimanı gibi kamu-özel iş birliği adı altında 31 adet ekolojik yıkım projesine başlandı. Bu projelerin bir kısmı tamamlandı, bir kısmı ise yenileri ilave edilerek devam etmektedir. Kentin su havzalarında, ormanlarında denizlerinde mega projelerin etkisi altında ekolojik tahribat meydana gelmiş, bir kısmı geri dönüşü olmayan yıkıma uğramıştır. Kentin son yaşam alanlarının korunması için bu yıkım projelerinden vazgeçilmelidir.

İSTANBUL DEPREMİNDE ALTYAPI YÖNETİMLERİNİN PLANLANMASI

* Türkiye'nin 11 ilinde meydana gelen 13 milyondan fazla insanın hayatını etkileyen 6 Şubat 2023 tarihli 7,7 büyüklüğündeki Pazarcık ve 7,6 büyüklüğündeki Elbistan depremleri altyapı yönetiminin önemini ortaya çıkarmıştır. Olası İstanbul depreminde yaklaşık 90 bin konutun yıkılacağı ve oluşacak atık miktarının 50-100 milyon ton arasında olması beklenmektedir, bu atıkların bertarafı için ise 30-50 milyon metreküp boyutunda depolama sahasına ihtiyaç duyulacaktır

“DEPREM PLANLAMASI YAPILMALI”

* İstanbul'da meydana gelecek olası bir depremin, en az can kaybı ile afete dönüşmeden yönetilmesi bilimsel teknik planlamalar ile mümkündür. Afet yönetmeliklerinde belirtilenler ve dünyadaki diğer ülke deneyimleri de dikkat alınarak kamu yönetimleri tarafından deprem planlaması yapılmalıdır.”